epey fikir ve odanın ana hatlarıyla bir resmi döküldü ortaya. galiba benim de konuşma sıram geldi.
tmmob her dönem eleştiriye maruz kalan, her dönem gündeme sadece "oyunbozan", "statüko bekçisi", "atıl" ya da "teknik elemanların bir türlü kitleselleşemediği yer" tanımları/sıfatları ile getirilen bir örgüt. buraya kadar "hay yaşa" diyen varsa demesin.
oda, kişilerin rahatça(üstelik genellikle hakka-hukuka uygunluk şartı aranmaksızın) fikir beyan etmelerini sağlayan platformlarda, ciddiyetli forumlarda, ciddiyetsiz forumlarda hatta izbe mail gruplarında bile, seviyeli/seviyesiz, asıllı/asılsız türlü eleştirilerle, yer yer olmadık ithamlarla maruz kaldı. bunlardan hayatımın geri kalanında sinirimi bozmaya yetecek kadarını okuyup, daha da fazlasına yorum yazdığım olmuştur. varsın olsun, bakın yine bazı itirazlar için buradayım.
ilk olarak, "ben biliyorum, siz nereden bileceksiniz?" kibirine bulaşmaktan çekinsem de, utana sıkıla belirtmek istiyorum: arkadaşlar, şu forumda neredeyse hepimiz mühendisiz, kalanlarımız da en azından sektörle alakalı, pek çoğumuz (benim tevellüdüm 15 sene öncesine kadarını hatırlamaya yetiyor) siyasi iktidar tarafından hakkı verilmeyen, aksine kırpıtıla kırpıtıla hepten bitirilen bir mesleğin (ki burada tüm dalları ile mühendisliği kastediyorum) sefasını belki asla süremeyecek son nesil mensuplarıyız. üstelik bu gidişatın neredeyse hepimiz farkındayız. buna rağmen genelde yazılarda okuduklarımdan çıkardığım şudur: odanın siyaseten lağvedilmesi, çevre piyasasına (sektör demedim dikkat ederseniz, piyasaya) entegre olması (bir çeşit çevre sektörüne özel işkur olması isteniyor odanın sanırım) ve nereden geldiği belli olmayan bir beyin gücü ve finansal kaynakla akademik-teknik yayınlar yapan bir kuruluşa dönmesi hepimiz ziyadesiyle memnun edecek.
iktidarın huyuna gidelim diyen bile var yahu! iyi de, o iktidar az kaldı yetkili-yetkisiz mühendis diye iki yılımıza ipotek koyuyordu. yoksa ben mi yanlış hatırlıyorum? dört büyükbaş oda hükümetle yetkin mühendislik yasasını hazırlarken tmmob kurultayında itiraz ve muhalefet yazısını okuyan da bizim istanbul şubenin başkanıydı hafızam beni yanıltmıyorsa. ama neyse, oda siyaset yapmamalı diyorsanız tabii bunlar da size göre yanlış hareketler olmalı.
sizce odanın varlık sebebi bu mu? yani mimar-mühendis odalarının ilk kurulduğu dönemde rolü bu muydu? bahsettiğim tarihler 50ler sonu 60lar başı. bu dönemki oda ile ilgili bilgi sahibi olan var mı? ciddiyetle soruyorum, "oda ilk kurulduğunda amacı şuydu, şimdi budur" diyen, diyebilen, o zamanla bu zamanı ya da on yıl öncesini mukayese edebilen kaç kişiyizdir diye inanın çok merak ediyorum. neyse paragrafın başındaki soruyu kendimce cevaplayarak devam edeyim:
odanın varlık sebebi tam da sizin olmasını istediğiniz gibiydi eskiden, aristokrat bir mühendis zümresinin haklarını bilmesi, sosyal çevre kazanması ve teknik açıdan yeterliliğini korumak için arada uğrayıp fikir alışverişinde bulunması için tasarlanmış bir topluluktu.
şartlar ağır, imkanlar kısıtlıydı (askerliğini yapmış arkadaşlar bu cümleyi daha iyi idrak edecektir). o zamanın mühendisleri gelişmemiş pazarda imalatları için ihtiyaç duydukları en basit makineleri temin ederken bile sabretmesi gereken, yardımcı teknik elemanın olmadığı, yatırımcının dahi nadir bulunduğu, olanın da dövizsizlikten basit ticarete yöneldiği ortamda, yoktan var ederek hayatta kalabilen kafası sağlam, kafası net insanlardı. paranın değerli olduğu o zamanlarda paradan daha değerliydiler. bizim gibi kalitesi hızla çakılan, akademik hanedanların hüküm sürdüğü, fikir özgürlüğü olmayan, insanların yaşam tarzına (her anlamda) bekçilik edenlerin bol olduğu okullardan mezun olmadılar. zaten o zamanın mühendislerinin hocaları, baba mesleği olduğu için değil, yetenekleri ve azimleri olduğu için akademik unvana sahip olabilmiş, yurt dışı görmüş, akademiyi ve özel sektörü kesin sınırlarla ayırmış, kafası net insanlardı. örnek vermek gerekirse itü'lülerin manevi babası Mustafa İnan'ın şu sözlerini koymadan duramam:
"Bilim uzun ve çetin bir yoldur çocuklar. Bilimi yarı yolda bırakmayın, olur mu çocuklar? Oppenheimer gibi hissediyorsanız, bırakın yüksek binaları başkası yapsın, büyük barajlarda başkası çalışsın. Bazılarına çok uzaklardan bile görünen yüksek yapılar kurmak çekici gelecektir. Bırakınız bu işleri öyleleri yapsın. Bazıları da insanları çalıştırmak, büyük teşebbüsleri idare etmek ihtirası ile yanarak kuvvetli olmak isteyeceklerdir. Bırakınız parayla da onlar uğraşsın. Sizin kuvvetli olmak gibi bir derdiniz yoksa, siz de Leonardo Da Vinci gibi 'Kuvvet nedir?' diye merak ediyorsanız buyrun sizleri Mekanik kürsüsüne beklerim. Çünkü bazılarına göre 'Kuvvet' para ile organizasyonun çarpımına eşittir; bize göre de kuvvet ivme ve kütleyi ilgilendiren bir büyüklüktür. Bu iki formülü birbiriyle karıştırmayın olur mu çocuklar? Kürsü ile ticarethaneyi birbirine karıştırmayın olur mu çocuklar?"
bu nasihatten hareketle belirtmek isterim, aklı lisede kalanlar bilmez, halbuki Cahit Arf sadece on türk lirasının üzerinde resmi olan adam değildir, pür matematiği seçip mütevazı yaşayıp aynı tevazuyla ölen bu adam herhangi birimizin tanıyıp tanıyabileceği en saygın matematikçidir. yeteneklerinin değer gördüğü bir akademide çalışmıştır. 1930larda matematik doktorandı yerine bugün mühendislik öğrencisi olsaydı mesela sonunu düşünmek dahi istemem. peki o zamandan bu zaman ne değişti?
burada adına bir konu açıp (
linki burada) tanıtmaya çalıştığım İhsan Ketin'in de durumu farklı değil. kendisi bahsettiğim bilimsel akademinin ilk doktoralı jeoloğudur. insanın değerli olduğu zamanda hakkını vererek yaşamıştır (kuzey anadolu fayı ve gustav steinmann madalyası diye araştırmak yeter). onun parlak başarısına bakınca, bugün neden depremde en temel can güvenliğimizi sağlayabilecek yönetmelikleri hala uygulatamıyoruz? sizce mesela, jeoloji mühendisleri odasında mı kabahat?
ayrıca odaya benzer sebeplerle siyasete karışmaması buyrulan bir başka kurumun. üniversitenin bir mensubu olan, itü'nün EEF dekanı Bedri Karafakioğlu'nun "siyasi görüşleri" yüzünden faili meçhul katli de sanırım biz mühendislerin siyasetle haşır neşir olmaması gerektiğine öğretici bir örnek olmuştur, öyle değil mi değerli meslektaşlarım?
yukarıdaki dört bilim insanı itiraz edilemesin diye özenle seçtiğim dört isimdir. bunların öğrencileri de, mantar gibi biten, hesapsızca kontenjan açılan, en iyi taban puanı ile en kötü taban puanı arasında 50 sayısal sorusu fark eden, uzatmalı lise formatından çıkamayan üniversitelerden mezun olmadı. o sebepten onların öğrencilerinin "değeri düşmedi". onların öğrencileri "yetkisiz mühendis" de olmadı zira hepsi alanında tek yetkiliydi.
günümüz akademisinde öğrencinin emeğine göz dikmeden yapılabilecek akademik çalışma bile yok. bu açıdan "oda teknik yayın, yenilik, arge yapsın, hem zaten neden yapmıyor ki yaa? demek işi bilmiyor bu oda yönetimindekiler." şikayetinin gerçekçiliğini bir yol gözden geçirin demekle yetiniyorum.
siyasetin bulaşıcı olduğu da doğrudur, günümüzde hangi "siyasetin" en bulaşıcı, en iflah olmaz halde olduğunu kamu ihalelerinden türeyen "yeni nesil zenginlerin" ortalama siyasi eğilimlerine bakarak anlayabilirsiniz. ne demek istediğim yeterince anlaşılır olmuştur umarım.
"oda kızıl bayrakçıdır" denmiş. aklım gitti yemin ediyorum okuyunca. kızıl bayrak dergisi var, acaba dedim ben farketmeden odada devrim mi oldu? meğersem metaformuş. "bilmem nerede direniş yapan"dan kasıt sanırım tekel işçileri, kendilerine destek vermenin nesi kötü bilemedim. 1 mayıs da devletin resmen tanıdığı bayramlar arasında sayılmıyor herhalde hala bazılarınca. neyse, "milli bayramlar" ile "dini bayramlar" arasında seçenek olarak bir de milliyet ve din farkı gözetmeyen "emekçi bayramı" var. ben şahsen en az ayrımcı olan bu 1 mayısı ayrı seviyorum. o yüzden rica etsem de isteyen zafer bayramı yürüyüşlerini, senede en az 2 defa kutlanan kutlu doğum haftalarını, yüksek askeri şura ve TSK atamalarını, HSYK adli yıl açılış konuşmalarını, kurban bayramını falan gerek tv'den gerek bizzat yerinde takip edebilirken bir de odanın bununla ilgili program yapmasını beklemese? zira odanın meslek haklarımızı koruması lazım ve biz pek çoğumuz patron değil, daha çok kafa emekçisiyiz. hani 1 mayıslarda alanlarda emekçiler var ya, aynı onlar gibi.
(bu arada deniz otobüsleri de 18 mart programı yapıyor günübirlik, dileyen İDO web sitesinden faydalanabilir.)
"daha çok sanayi olsun bize de iş sahası olsun" denmesi de biraz tuhafıma gitti, "daha çok hemşireye istihdam olması için kafamızı yaralım", "oto sanayiler lokomotifimizdir arabayı arada bir yerlere vuralım" demek gibi. yani aynı kapıya çıkıyor. sanayicilerin iş kurarken çevre mühendislerini düşündüğü bir dünya zaten başlı başına korku filmi gibi. benim bildiğim iktisat böyle işlemiyor.
bağlamdan hızla kopuyorum, umarım buraya kadar okuyan birileri vardır, çünkü okuyanları daha belalı bir son bekliyor:
cesareti olan okumaya başlasın derim, 10 senelik kitap, güncelliğini yitirmiştir belki ama odaların son elli yılını anlatıyor. tmmobun esnaf odalarından neden farklı olduğunu ayırt etmeyi de sağlıyor. (yanlış olmasın TŞOF'a saygımız sonsuz). odayı eleştiren herhangi birilerinin bu kitaptakilere denk bir argüman ortaya koyabilmeleri lazım bence. çok şey mi bekliyorum? bu arada "rakamlarla fikir beyan etsin oda" denmiş, linkteki kitapta yeterince istatistik ve rakam var.
son derece kişisel görüşüm: odanın mevcut siyaseti hariç hiçbir siyaset bizi iyi bir yere götürmeyecek bence. yani aslında bu siyaset de pek bir yere gitmeyecek çünkü: işte öyle. bologna süreci var, uluslar arası teknik eleman göçü yasaları var, beyin göçünü teşvik var, her sene sentezlenen zibilyon tane vasıfsız mezun var. odadan memnun değiliz, sanki sektör bizden pek memnunmuş gibi... bilmiyorum.
(son not: daha geçen gittim, odada incelemeler yaptım, bence gayet kurumsal, kurumsallıktan kasıt nedir, kriter nedir? merak ediyorum. kurumsal melodi mi? çağrı merkezi mi? ücretsiz yol yardımı mı? marka tescil belgesi mi? yönetmelikte yazıyor işte, oda kamu kuruluşu niteliğinde meslek örgütüdür diye. nitelik belli.)
"insomnia zor zenaat."
klape,
bir noel ertesi, sabaha karşı..