Değerli Üyelerimiz, Birim Yöneticilerimiz,
Haklılar!
Türkiye ekonomisinin emekçinin, emeklinin sırtına bindirildiği gelinen bu noktada tüm emekçilerle birlikte çalışanlarımız, işsiz ve ücretli meslektaşlarımızda geçim kıskacının acımasızca sıkıldığını hissetmektedir. Bu kıskacın baskısı ve insanca yaşam üzerindeki tahribatı beslenmeden barınmaya, sağlıktan eğitime kadar tüm temel ihtiyaçlar üzerinde artık aylarla değil, gün be gün artar hale gelmiştir.
Türkiye ekonomisini bildikleri ve tercihleri tek argüman olan bu kıskaç ile yürütmeye çalışanların aksine, tarafını bilimden emekten ve doğadan yana belirlemiş olan oda yönetimi bu prangadan çıkışın tek yolunun dayanışma olduğunun bilincindedir.
Ekonominin direksiyonunda çöreklenmiş zihniyet bu baskıyı sermaye-emek çatışmasının ötesinde ekoloji-emek çatışmasına taşımış, taşımaktadır. Yani yaşam-emek çatışmasını besleyerek, sefalet ücretleri güvencesiz çalışma ile sömürdüğü emeğin karşılığında doğaya ve yaşama el koymayı yöntem seçmiştir.
Bu yolla bir yandan emeği öte yandan ekolojik değerleri yani yaşamı sermaye yapma derdinde olan, kendi meşru hukukunu dahi tanımayan bu anlayışın karşısında emekten, bilimden ve doğadan yana taraf olan
oda yönetimimiz tarafı olduğu değerler adına mücadelenin argümanını dayanışma olarak görmektedir.
Bu genel durumdan oda şartlarına dönersek; popülist akılla aidatın üye sorumluluğu olarak değil, ‘üyeye yük’ olarak tanımlamış anlayışın sonuçları ortadadır. Odanın üyeye karşı sorumlulukları "başka gelir kaynağı”, “eğitim geliri" gibi hiçbir zaman pratiğe dökülememiş niyetlerle geçiştirilmiş, bu anlamda kaynaksız kalmıştır. Gün gelmiş, yılların vergi ve prim borçları ile baş başa bırakılmıştır.
Geçmişten kalan yaralarının üzerine bu yılın ikinci yarısında gelecek ekonomik darbelerin öngörüsü ve dayanışma kültürüne inancı ile yürüttüğü aidat konusunda tüm tepkileri göğüslemeyi göze alarak
ısrarcılığımızda ne kadar haklı olduğumuz bugün ortadadır.
Demokratik mücadele alanında ayakta kalabilmiş sayılı örgütlerden TMMOB ve onun çatısı altındaki odamız, demokratik mücadelenin yanı sıra emeği ve yaşamı sermaye yapma anlayışındaki politikaların ekonomik baskılarına karşı da kendi yaşam mücadelesinin içindedir.
Bir yandan gelirler ve yetkilerimizin budanmasının, öte yandan sermayenin silinen milyarlarca devlet alacağının karşısında vergi, prim borçlarımızın örgütümüzü teslim alma argümanına evrilmesi niyeti gün gibi ortadadır.
Üyemizle, çalışanımızla hep birlikte karşı karşıya bırakıldığımız bu durumdan tek çıkış örgüt yapısını tahkim etmektir.
Bu zor günler bütün yakıcılığına, yıkıcılığına rağmen aynı zamanda oda için zayıflatılmış örgüt yapısını güçlendirerek; bu kıskaç ile
teslim alınmak yerine gücünü ortaya koyma fırsatıdır.
Oda yönetimi olarak bunları dar, geniş birçok mali durumun, aidat konusunun ele alındığı toplantılarda birçok kez dile getirdik. Oda mali durum ve nedenlerini ortaya koyarken, olası riskleri de aktardık.
Oda mali durumunun biliniyor/öngörülüyor olması gereğine rağmen
defalarca aktarımımızın ardından ekledik.
"Aidat konusuna popülist bakılmamalı. Bu bakış bizim kültürümüz değildir. Sistemden ithal edilmiştir, yanlıştır.
Oda ve üye bir bütündür, bu bakış oda üye ayrıştırmasının bakışıdır, örgütlülüğün düşmanıdır."
"Aidat üyeye yüklenmiş bir yük değildir, bu tanım örgütlülüğün düşmanıdır. Üyelerin kurdukları odalarına kendi odalarının onlara karşı yükümlülüklerini yerine getirmesi için üstlendikleri sorumluluktur.
Burada karşılıklı sorumluluk esastır, bu örgütlülüğün dostudur."
"Aidat konusundaki popülist anlayışın dışında,
çalışanına aidat toplamama konusunda talimat ise açıkça örgüt düşmanlığıdır"
"Karşılıklı sorumluluk mekanizmasını benzer söylem ve doğrudan veya uyumlu tavırlarla yıkmak, kaosa davettir. Bu kaostan
üye de, çalışan da dolayısı ile oda zarar görür; bu kaos örgütü parçalar."
"Yine bu
karşılıklı sorumluluk mekanizmasının gereklerini yerine getirmeden şube kapatma, personel çıkarma önerileri mekanizmanın tahrip edilmesidir, kolaycılıktır, kabul edilemez, örgütlülük düşmanıdır."
Örgütlü ve kolektif gözükerek, gerçekte ise bencil benmerkezci kurumsal kişiliğin arkasına saklanarak, çıkar kollayarak, temsiliyetizme karşı temsiliyetizmin araçları ile savaşmakta ısrar ederek ancak sona doğru gidilir; kurtuluş yoktur.
Bu anlayış ‘il odacılığına’na yönelimi doğurmaktadır ve bu yapı demokratik merkeziyetçi TMMOB örgütlenme dokusu ile uyuşmaz.
Tüm bunlardan oda iç sorunlarından bağımsız, odanın örgütlülüğü, toplumsal sorumluluğu, bu alanda edindiği konumu güçlendirebilmesi,
kitlelerin beklentilerinin ve güvenlerinin zedelenmemesi için önemlidir, nettir. Toplumsal desteğin odanın gücününe katkısı ise tartışılmazdır.
Bu nedenlerle ve bugün, çalışanların haklı talepleri ile mücadele ve dayanışma gücü sınav verecektir. Örgütlülük ve dayanışma ruhumuz ile üyemizle, çalışanımızla bu yolda dayanışma çağrımızı en geniş kanaldan yineliyor, yöneticilerimizi yukarıda aktarmaya çalıştığımız bilinçle sorumlu davranmaya davet ediyoruz.
Son olarak değerli çalışanlarımıza bir iki noktayı aktarmak isteriz.
Tüm emekçiler ile birlikte sizin taleplerinizi de son derece haklı buluyoruz. Bununla beraber biliyorsunuz ki;
toplu iş sözleşmesinin 1 Temmuz 2023 sürecinde oda yönetimi teklifinizi olduğu gibi kabul etmiş, gereğini de yapmıştır. Bahsettiğimiz nedenlerle gelinen ekonomik durumda TUİK konulu haklı eleştirilerinizi de sendikanıza ilettiğinizi, umuyoruz.
Oda yönetimiz geride bıraktığı süre içinde sizin ve haklarınızın yanında olduğunu göstermiştir, bu aynı zamanda size oda yönetimi ile dolaysız iletişimin güvencesidir ve değerli bir yöntemdir.
Üye varsa; oda var ve siz varsınız, hepimiz varız unutmayınız.
TMMOB
ÇEVRE MÜHENDİSLERİ ODASI
YÖNETİM KURULU