İstihdamın artırılması, iş alanlarının genişletilmesi ve geliştirilmesi konuları elbetteki mühim konular. Ama bu demek değil ki üniversitelerin çevre mühendisliği veya mühendislik hatta herhangi bölümleri aynı şekilde ve aynı sayıda öğrenci almaya devam etsin. Birbirinden bağımsız olarak değerlendirilmesi gereken konular olduğunu düşünüyorum. Üniversitelerdeki eğitim standartları aynı olduğu sürece, üniversiteye girmek için sınava girmenin yeterli olduğu bir sistemde ne istihdama yetişebilirsiniz ne de nitelikli mezunlar verebilirsiniz.
Düzenli depolama sahasına, toplama ayırma tesislerine ya da arıtma tesislerine teknik gezilere gelip "ay burası çok kötü kokuyor, ben kesinlikle böyle bir yerde çalışmam" diyerek, geldikleri otobüsten zahmet edip inmeyen öğrenci profillerini istihdam etsek ne olur, çalıştığı işletmeye ne katar ? Hemen cevap vereyim ben; çalıştığı işletmede maaşını asgariden gösterilip elden para alır ve patronun cebine para katar. Diplomasını kullandırır, ofise bir masa katar. Yaptığı işe karşı sorumluluk hissetmez yıllarca kendine "0" katar. Katar da katar. Katar ve katar...
Tüm öğrenci arkadaşlarımız/mezunlarımız aynıdır, aynı şeyleri yaparlar demiyorum, böyle bir genelleme yapmak doğru değil ancak genel olarak durum bu. Staja gelen, teknik geziye gelen, tez ile alakalı gelen arkadaşların beklentilerini ve yaptıklarını/yapmadıklarını(yapamadıkları değil) görünce hem üzülüyor hem de sinirleniyorum açıkcası. Biz de öğrenci olduk, sorumsuzluk yapıp okulumuzu uzattık ama mesleğimize bu kadar uzak ve yabancı kalmadık. En azından gerektiğinde sahip çıktık, hor görmedik, saygı duyduk, saygı gördük. Afedersiniz; "bok mühendisi, çöpçü vs.." deseler de. Öyleyiz, mutluyuz.