@Funda Saltıkmental friendly
Sn. environmental friendly çok güzel şeyler yazmışsınız. Ben de paralelinde bir kaç şey eklemek istedim :
Başkalarının işini başkalarına bırakmanın erdemli ve gerekli bir davranış olduğu düşünülebilir ancak,
Biz çevre mühendisleri işimiz gereği "herkesin işine karışmak" durumundayız maalesef, bunu göz ardı etmemeliyiz. İnşaat mühendisinin, kimya mühendisinin, maden mühendisinin, biyoloğun vs. vs. çalıştığımız iş dalında prosesi idare eden kim varsa, hangi disiplinde eğitim almış mühendis, teknisyen, tekniker olursa olsun işlerine burnumuzu sokmamız gerekiyor. Hatta nihayetinde ve en zirvesinde bizim tasarımcının da işine karışmamız gerekiyor. Başkaları "buyur" etmese bile bizim gidip daha birşeyler planlanırken işin içine dahil olmamız gerekiyor. Çünkü,
Bir yerlerde bir şeyler yanlış gidiyor olmasa, bize ihtiyaç olmazdı, bu disiplin ortaya çıkmazdı. İşin en başından, tekerleğin yuvarlanmasından, ateşin yakmasından bu yana doğada gizli prosesler insanoğlu tarafından (sadece) fayda sağlanmak üzere alınageldiğinden (ve aslında düzeltilecek bir şey olmadığından maksat sadece fayda sağlamak olduğu için) üretim süreçleri doğa düşmanıdır. Çünkü öyle bir gelenek, bir kültür yoktur doğasında üretimin. Hiç kimse bir işe "aman ben bi şey icat ediyim ama yakmasın, zehirlemesin, yan etkisi olmasın, kansere yol açmasın, dünyanın dengesini bozmasın" diyerek başlamaz (son yüzyıla kadar). Bu nedenle de üreten insanlar ne doğayı ne de güvenliği neredeyse hiç ama hiç düşünmezler... Böyle bir kültür yoktur, oluşmamıştır en başından beri. Onun içindir ki üretim prosesleri doğa dostu değildir, güvenlikle ilgili bir takım problemler mutlaka içerir. İşte biz çevre mühendisleri tam bu noktada devreye girmek üzere ihdas edilmiş bir disiplinin temsilcileriyiz (güya).
Çevre mühendisliği disiplininin en aciz noktasıdır evrak ve mevzuat sigortası olmak ve bence çevre mühendisliğinden sayılmamalı da.... Çoğumuzun yapabildiği en iyi uygulamalar genelde atıkları bertaraf ettirecek bir kaç firma bulup patronlarımızı bu işe ikna etmeye çalışmak, sağda solda bir kaç atık kutusu vb. göstermelik tedbirler falan... Ama bizim asıl odaklanmamız gereken şey orda üretimin kalbinde. Her gün cayır cayır zehirli gaz çıkaran, tonlarca suyu saniyeler içinde zehirli atıklara dönüştüren, akılsızca ve düşüncesizce birbiri ucuna eklenmiş prosesler zinciri olmalı hedefimiz. Akılsızca diyorum çünkü önce kirletip sonra kanun zoruyla arıtım eklenmiş, hem kirletirken hem de arıtırken kaynak israf eden, 2 kere enerji harcatan proseslerle dolu endüstri. Düşüncesizce diyorum çünkü tek gaye fayda sağlamak olduğu için, başka hiç bir şey düşünülmediği için yavaş yavaş terk edilen ve bize yenilikmiş gibi satılan tasarım facialarıyla dolu sanayi...
Bütün bunlarla savaşmak gerek, yerinden söküp yok etmek gerek. Ama öncelikle yerine yenisini koyabilmek, insanları, sermayeyi, ekonomiyi buna ikna edebilmek gerek. Ama bundan da öncelikle bunları bilmek gerek, varlıklarından haberdar olmak gerek...
Başımızı kaldırıp mevzuattan yönetmelikten, ufkun ötesine bakmak gerek arkadaşlar. Mevzuattan ileri gelen yükümlülükleri halledip işvereni cezadan kurtarınca işimiz bitmiyor maalesef. Gündelik koşuşturmaca ve önümüze koyulan (saçma) görevlerin ötesine geçip yapılan işin özünü, amacını ve eksikliklerini kavramamız gerek. İster ev yapın, araba imal edin, baraj inşa edin ister hiç birini yapmayın ama çalıştığınız iş kolunda neler döndüğünü, çarkların nasıl işlediğini kavramanız gerek.
Biraz şanslıysanız çalıştığınız işyerinde oryantasyon eğitimi diye bir uygulama vardır. Biraz daha şanslıysanız şirketiniz sizi oraya buraya eğitimlere gönderir bir şeyler öğrenin diye. Daha da şanslıysanız zırt pırt birileri gider gelir ayda bi kaç kere falan filan eğitimi vermek için... Ama ne kadar şanslı olursanız olun, asla kimse size gelip de fısıldamaz "işin sırrını".
Temel işlemleri vardır endüstrinin (tıpkı çevre mühendisliği derslerinde olduğu gibi). Isıl işlemi, redüksiyonu, karışımı, soğutmayı, yoğunlaştırmayı vs. görebiliyorsanız süreçlerde, buna bağlı olarak kullanılacak ekipmanlar da birbiri arkasına neyin geleceği de az çok belirmeye başlar gözlerinizin önünde. Demir-çelik üretirken de, sabun ya da çimento üretirken de yapılacak belli başlı işler vardır tıpkı toplamak, çıkarmak, çarpmak ve bölmek gibi... Çok da sır değildir aslında, aynı iş kolunda bi 25-30 yıl harcayan herkes kavrayabilir bazı temel şeyleri (:
Bir de sanıldığı gibi herkes kendi işine gücüne bakmaz öyle sanayide... Kim neyi nasıl kotarabiliyorsa, neyin üstesinden gelebiliyor ve hangi işe tahammül gösterebiliyorsa o işi yapar arkadaşlar, gerçek budur. İnşaat mühendisinin işini kimya mühendisi de yapar, çevre mühendisinin işini inşaat mühendisi de... Tevazu gösterilirse herhangi bir lise mezunu arkadaşa da yaptırırlar sizin yapabileceğiniz herşeyi. Çoğu tesisatçıdan evrilme sanayici de yetişmiş eleman değil kurulu sistem peşindedir. Çin'den Avustralya'dan saati 1000 dolara süpervizör getirtir kurdurur sistemini, işi idare edecek adama asgari ücret vermenin hesabını yapar. Onun için dört açmak lazım gözleri, her yerde herşey de öğrenilmez. Durağan ve nereye varacağı belli olan yerde fazla vakit harcanmaz. "Usta" düsturudur, bilgi paylaşılmaz. Sandıklarda veya fıçılarda saklanır ve güneş ışığından uzak tutulur ki bir ihtimal mayalanıp şarap tadı verir diye...
Bilmek gerekir dedim ya, bilmek için de iyice kurcalamak gerekir bazı şeyleri. Birilerini rahatsız eder elbette bu bakış, bu duruş. O endam o çalım (: Bizim işimizdir kurcalamak. Kurcalamazsanız bulamazsınız kuytu köşeleri, halının altına saklanan kirlileri.
"Bizim işimiz olmaz ne iş yapıldığıyla, neler döndüğüyle..." diyen bir zat mühendis olamaz, çevre mühendisi hiç olamaz. Mühendis üretir, çözüm bulur, mucitin akademik versiyonudur mühendis. Üretken olamazsa, işe yaramaz. Memur olur çok sıradan.
Sayısız yanlışlıklar, akıl-fikirden yoksun şekilde dizayn edilmiş proseslerle dolu para kazandığımız işyerleri arkadaşlar. Neler olduğunu anlayamadan, akılcı alternatiflerini bulmadan, bunları işimizden olma pahasına savunmadan bu mesleğin hakkını veremeyiz.
Çok uzun oldu, hülasasını söyleyeyim. En baba çevre mühendisi oturup sistemi tasarlayan, yanlışa doğruya karar veren, bunları değil inşaatçısına, makinacısına, kimyacısına, patronuna, feriştahına kabul ettiren çevre mühendisidir. Onun için de iyi bilmek lazım, ya ömür çürütüp adanmak lazım bir iş dalına ya da "divane aşık gibi dolanırım çöllerde", orasına tam karar veremedim daha
Kalın sağlıcakla...