İltifatınız için teşekkür ederim. Çok bilgili olduğumu düşünmesem de isteğiniz üzerine biraz daha ahkam keseyim. Bahsettiğiniz gibi bir bölüm başkanına sahip olmanız çok güzel, lütfen onu küstürmeyiniz (sadece sizin için söylemiyorum, arkadaşlarınız için de geçerli). Unutmayın ki yüksek ortalama sadece akademik devam edecekseniz önem teşkil ediyor. Kimse şeref veya yüksek şeref öğrencisi olarak mezun olmanın ne demek olduğunu bile bilmiyor. Siz de bu durumun farkındasınız belli ki. Önemli olan dersi dersler işlenirken öğrenerek geçmek. Bu iş işte öğrenilir gibi gelse de bu bilgiler çok işinize (dolaylı olarak) yarayacak. İSKİ'deki stajınızla ilgili üzülmeyin, aslında insana o kadar da birşey katan yerler değil oralar. Zaten alımların neredeyse hepsi tanıdıkla yapılıyor ve işi bilip bilmemeniz de çok umursanmıyor. Ama normal staj döneminizden önce staj yapmak istemenizi iyi buluyorum. Yaz bitmedi, umarım başka biryerler bulabilirsiniz. Orman ile çevre mühendisliklerinin birleştiği alan niş bir alandır. Türkiye'nin aslında uzmana çok ihtiyaç duyduğu bir niş (kendi farkında olmasa da) ve dünyada da yeri olan bir niş. Ben heyecanlanıp size orman fakültesiyle ilgili bir tavsiye de bulundum ama aslında bu daha çok akademik kariyer için mantıklı bir hareket olur (mesela Kanada). Akademik düşünmediğiniz için bu konunun üzerinde durmayacağım. Kendinizi ek birşeyle geliştirmek istiyorsanız mutlaka ilginizi çok çeken bir konu olsun. Şuan ben, hocalarınız, siz bu ilgilendiğiniz yan alanla ilgili çevreyle birleşiminden ne çıkacağını bilemeyiz ama çok yaratıcı ve ilginç bir proje çıkabilir. Steve Jobs'un ünlü Stanford konuşmasında anlattığı gibi okulu bıraktıktan sonra sadece ilgisini çeken dersleri almaya başlıyor ve bu derslerden biri de kaligrafi oluyor. Bu aldığı ders sayesinde mac bilgisayarları baskı karakterleri (typography'si) ilk düzgün olan bilgisayar oluyor ve diğer işletim sistemleri (mesela windows) onu izliyorlar. Steve Jobs bu dersi alırken buna yol açacağını bilemezdi. Ondan çok hesaplı kitaplı ilerlememek lazım, ilginizi çeken şekilde devam edin. Sadece çevre ilginizi çekiyorsa bir yerlere yanlamanıza gerek yok.
KAriyer hedefiniz ne olursa olsun bir tane genelgeçer nokta var ki hepsinde işe yarar: "İngilizce". CV'sine herkes orta, iyi birşeyler yazıyor, yds'den 90 üstü alıp ne ingilizce yazışma yapabilen ne de konuşabilen sürüyle insan var. İngilizce bilmek grammeri yalayıp yutmak, bir sürü kelimeyi ezbere bilmek veya test stratejisini çözmüş olmak değildir. Mülakatlarda "let's continue in English" dedikten sonra iki gerilip sonra devam edebilmek demektir. Kusursuz, hatasız konuşmak da değildir, kendini akıcı bir şekilde doğru ifade edebilmektir. TOEFL'dan 120 almış ingilizce öğretmeni çevre mühendisliği alanında gidip cv'sine "full working proficiency" yazamaz. O alanın jargonuna hakim olmak gerekir. Bunun çözümü Metcalf, Reynolds, vs.
Türkiye'de en çok sayıda çevre ile alakalı şirketler önce geri dönüşüm sonra ÇED. Buralar diğer şirketlere göre daha çok belge ve yönetmelik esaslı iş yaptıklarından iş olasılığınızı artırmak sonrasında girişimci olup şirket kurmak isterseniz göreceli olarak daha rahat kurulabileceğinden staj olarak buraları tercih edebilirsiniz. Proje mühendisi olmak isterseniz şimdi için erken sayılır. mezun olmadan microstation ve autocad'i çok iyi öğrenmiş olmanız gerekir. Okullar bunu öğretmekte pek bir başarısız olabiliyorlar. Sizinki de benzer bir durumsa biraz youtubedan kendinizi geliştirdikten sonra 3. sınıftan itibaren bu tarz stajlar arayabilirsiniz. Proje şirketleriinin neredeyse hepsi İstanbul ve Ankara'dalar, bu belki bir dezavantaj olabilir. Proje şirketleri de aslında müthiş mühendislik çözümleri üretmiyorlar. Ne tip atıksu tipi gelirse gelsin "oxidation ditch" yapan bir proje şirketi efsanesi dolanıyordu Ankara'da bir ara. Diğerleri de ondan çok hallice değiller.
"İşi öğrenene kadar az ücretle çalışsam da olur, nasıl olsa deneyim kazanınca vazgeçilmez olacağım" malesef ki çevre mühendisliği işlerinin %90'ı için geçerli değil. FED'in dolar saçtığı refah yıllarında Türkiye'nin de ekonomisi iyiydi, gözünü AB'ye dikmişti. Bakanlıklarda çok hummalı çalışmalar vardı. Özellikli çevre şirketleri artmıştı, yabancı ortaklı müthiş profesyonel mühendislere hayal işler sunan şirketler açılmıştı. Devlette bir sürü çevre mühendisi istihdam ediyordu. Ama ABD dolarları geri çağırıryor ve bütün dünya gibi ekonomik dar boğazdayız daha da devamı var. Ama ekonomiyi stabil tutmak gerek işyerleri kapatmamalı, gerekirse maliyetleri düşmeli. O yüzden çoğu çevreyle ilgili konu dostlar alışverişte görsün tadında ilerliyor. Nitelikli çevre projesi/işi ve nitelikli çevre mühendisi işi çok azaldı. Nitelikli ve çok güzel hayal işlerde çalışanlar (mesela şirket Türkiye birimini kapattığı için) işten ayrıldıklarında edindikleri müthiş tecrübeyi aktarabilecekleri işler bulamıyorlar. Çoğu mühendisin yaptığı iş satış, belge ve yönetmelik mühendisliğine döndü (Bu durum neredeyse bütün mühendislikler için geçerli). Bu işlerin büyük bir oranını bir mühendise yaptırma gereksinimi de yok aslında. Meslek liseli biri ya da tekniker de yapabilir. Ama bu alanda mezunlar verilmiş ve iş istiyorlar bu yüzden de iş için mühendislik diploması devlet tarafından isteniyor. Tekniker, lise mezunu, mühendis hepsinin işini mühendis yapıyor. İşte maaşların çok düşük olmasının sebebi tam da bu. Çoğu iş yerine çalışmaya başladığınızda proje işi hariç çok kısa zamanda (kapasitenize göre) 1 ila 6 ay arasında öğrenilmesi gereken herşeyi öğrenebilirsiniz. Şirketler 1-2 yıl deneyim istiyor çünkü öğrencilik psikolojisinden sıyrılmış olsun istiyor hem de (asıl sebep olarak) kişiye bişiler öğretebilecek hali hazırda mühendis bulunmuyor. 10 yıl üstü mühendisin bazı konularda iş bulması aşırı zor oluyor çünkü şirket ona göre maaş isteyeceğini biliyor, 1-2 yıllık deneyimle çok daha ucuza çalıştırabileceği ve işleri halledebilecek kişiler varken neden çok deneyimliyi alsın ki.
Bu söylediklerimi moralinizi bozmak için söylemiyorum demek isterdim ama aslında tam da bunun için söylüyorum. Çünkü istisnasız çevremde ne kadar heyecanlı, şevkli, birşeyler yapmak isteyen insan varsa şevki kırıldı, umutsuzluğa düştüler, "başarısız" oldular (göreceli başarısızlık kendilerine göre). Ne kadar da boş beleş okuyan, birşey beklemeyen, hatta bölümü sevmeyip nefret eden, saygı duymayan insan varsa yaptıkları vasat işlerden çok memnun oldular, dünyanın en önemli işlerini olabilecek en iyi şekilde yaptıklarına inanıyorlar çünkü bir beklentileri yoktu. O yüzden daha gerçekçi ve ayakları yere basar şekilde umut etmekte fayda var.