Üyeler Görebilir
Yapmamanız gereken elli düşünce hatası.
Not: Müflis bakkal eski defterleri karıştırırmış, ben de eski yazımı alıp geliştirdim. Bu kitap 'kişisel gelişim kitabı' değil, öyle bile olsa ben sevdim. Çok zekice yazılmış, işi bilen bir iş adamının denemeleri. İşte ilk kitabın özeti. Miras değil, yarı alın teri. Müflis bakkal gururla sunar:
Mezarlıkları neden ziyaret etmelisiniz?
Gündelik hayatta başarı ihtimalleri olduğundan çok daha fazla görünür. Kaybetmek çok daha kolayken kazanmak nadiren gerçekleşir. Mesela 100 yazar adayından sadece biri başarır. Geriye kalansa projelerin, kariyerlerin mezarlıklarında çürüyüp gider.
Harward gerçekten iyi bir üniversite mi? Bilmiyoruz...
Kişisel gelişim kitaplarında veya başka yerlerde size vaadedilen güzellik, başarı, seksilik, karizma veya mutluluk aslında boştur, aldatmadır. Çelik gibi sıkı kaslar ve güzel bir vücuda sahip biri, yüzdüğü için değil, genetik kodu böyle olduğu için yüzücü oluyor.
Harward'a giden öğrenciler zaten zeki olduğu için belki de 'başarı' zaten dışarıdan geliyor olabilir.
Bilginizi ve vasıflarınızı gözünüzde neden büyütürsünüz?
Her zaman kötü olasılıkları gerçek veri kabul edin. Böylelikle gerçekçi yaklaşıma daha çabuk alışırsınız
50 milyon insanın yaptığı bir şeyin doğru olduğunu ısrarla iddia etmesi o şeyi doğru yapmaz.
Sürüye uyarız. Sürü bizi etkiler. Çünkü genetik kodumuzda bu vardır. Elli bin yıl önce tepenin ardında beliren bir gölgeyi fark eden klan üyeleri tabanları yağlamışsa siz de tüyersiniz. Durup da kaçmalı mıyım diye düşünmezsiniz. bu faydalıdır. Ama günümüzde bir komedi dizisinde nerede gülmene karar veriyorlarsa durum sıkıntılıdır. Çoğunluğa uyma. Kierkegard kalabalık yalandır, demiş.
Zararın neresinden dönerseniz kardır...
Bir işi, ilişkiyi, parayı vs. batırdıysan, sırf bunun için devam etmene gerek yok, giden paraya ya da maliyete **** et deyin ve önünüze bakın
Kimsenin size içki ısmarlamasına neden izin vermemelisiniz?
Milyon yıldır aynı kural. Her şey karşılıklıdır. Süper marketlerde size beleş sunulan ikramları kabul etmeyin. Kendini o ürünü almak zorunda hissedersin.
Özel durum sözünü duyduğunuzda aman dikkat!
Hali hazırdaki bilgilerimizle inançlarımızla uyumsuz görünen yeni bilgileri eleriz. Onları görmezden geliriz. 'Doğrularımızı' kritiğe tabi tutmak göt ister. Çoğu insan da bundan kaçar.
Sevdiklerinize kıyın
İnançlarınız, doğrularınızı, iyilerinizi, kötülerinizi... Mutlaklaştırmayın. Belki de öyle değillerdir.
Otoritelere karşı neden saygısız davranmalısınız?
Otoritelerin yanında kendi başımıza düşünmeyi bir basamak aşağı çekeriz. Elbette yersiz ukalalık yapmanın anlamı yok ama yine de otoritenin de yanılabildiği pekala doğrudur.
Neden manken kız arkadaşlarınızla görülmemelisiniz?
Karşımızda aynı anda daha çirkin, daha ucuz, daha küçük vs. gibi bir örnek varsa, bir şey daha güzel, daha pahalı, daha büyük görünür. Yani mesela erkek arkadaşınızın yanına giderken sizden daha iri memeleri olan biri kızı götürmeyin. Erkekseniz daha yakışıklı bir herifle dolanmayın. değeriniz azalır.
Yanlış bir şehir haritası hiç yoktan iyi midir?
Sevgiliniz çok güzel ama uzak bir şehirde. Yakınınızda da fazla güzel değil ama biri var.
Yani aslında kolay olana yönelmenin düşünce hatası. Dedem seksen yaşında ve hala sigara içiyor, Hah, demek ki sigara o kadar da zararlı değil, ver bil dal
Bunun için dinler örnek verilebilir: Dünya berbat bir yerdir acılar, hastalıklar, kıyımlar.sabret, cennete gideceksin.
Hikayesi olan işler daha çok kazandırabilir. Hikaye işi basitleştirir. Hakikati çarpıtır. Hikayesi olan bir şarkıcı daha çok ilgi çeker. 'Ürün' ü değerlendirirken rasyonel bir tutumla değil de hikayesine bakıyoruz. Hemen her şeyi bizim için 'anlamlı' bir hikayeye sokup onu çarpıtıyoruz.
Geriye dönük yargılarımız vardır ve bununla geleceğe bakarız. Halbuki gelecek öngörülemezdir
Gazetecileri neden ciddiye almamalısınız.
Kendi dünyamızda bir tür yeterlilik çemberi içindeyizdir
Bir konuda gerçekten bilgi sahibi olanlar ne bilip ne bilmediklerinin farkındadırlar ama onun dışına çıkınca her konu birer boş laf balonunun içine girer. Şoförler de gazeteciler de çok ve farklı mevzularda konuşur ama boştur
Çok az şeyin kontrolü elinizdedir.
Çok az şeyin üzerinde gücümüz vardır. Hayatımız aslında çoğu zaman başka süreçlerin elinde oyuncak gibidir.
İnsanlar teşvik sistemlerine cevap verir.Makarna ve kömürle oy kazanabilirsin. Amaç kimsenin umurunda olmaz. Teşvik işin içine girdiğinde sonuçlar farklı olacaktır.
Başarı da başarısızlık da dalgalanmalara uğrar. Hastasınız ve doktora gittiniz. Biraz daha iyisiniz. Birkaç hafta sonra yine gittiniz ve daha da iyisiniz. Ne başarılı bir doktor deriz ve bu bir yanılgıdır. Hastalığınız ya tümden geçecek ya da artacaktı. Uzun süren soğukların ve sıcakların eninde sonunda ortalamaya gerileyeceği açıktır. Gündelik hayatta da bu böyledir.
Çıkar bireylere ama maliyet topluluğa aitse işte kamu zarar görecektir
İşin doğrusu sonucu değil süreci değerlendirmektir. Kötü sonuç iyi bir kararla da gelebilir ve bunun tersi de doğru olabilir.
Çok kadın hiç kadındır. Fazla seçenek bizi hasta eder.
Sevildiğimiz hissetmek bizi av yapar. Özellikle satıcılara. İltifat her durumda hoşa gider ama bu tuzağa atılan yemdir de
Burnunuz bile size emanet edilmiş. Her an geri alınabilir.
Hayatta bazı tuhaf rastlantılar olur ve bizler buna anlamlar yükleriz.
Gruplar rahatlık verir ama farklı olmayı da göze almak lazım. bazen grup halinde de yanılabiliriz. Ve bu çok yaygındır
Özellikle iş hayatında risk her zaman vardır ve bunları kestirmek çok zordur.
Hayat rus ruleti oynamaktır. Sıfır risk cennettedir
Rara sunt cara demiş romalılar. Az olan kıymetlidir. Buna biz türkler de 'uzak yerin somunu büyük olur ' demişiz. İki kızdan birini seçip evlendiniz. Aklınız diğerinde kalacaktır. Seçeneklerden biri elimizden alındığında artık olmayan seçenek daha cazip görünür
Detaylı açıklama, nesnel bakışımızı istatistiksel gerçeklerden uzaklaşmasına sebep olur. Örneğin migrenin sebebi viral enfeksiyon da olabilir beyin tümörü de.
Viral sebep diğerinden çok daha sık ( yüksek temel oran ) görülür. Haliyle doktor tahmin olarak tümörden değil sorunun virüsten kaynakladığını düşünür. Yani egzotik hastalıkları düşünmeden önce ana olasılıklara bakın. Ancak tıpta temel oran ihlaline karşı bir eğilim vardır. Dr. haus u anımsayın
oysa mesela gazetecilerin politikacıların ekonomistlerin en çok en çok düştüğü hatalardanmış temel oran hatası
20 kere siyah topa oynadınız, ya da yirmi kez tura geldi. Bir sonraki kırmızı ya da yazı gelmesi hala yüzde elli olasılıktır. Hayatta her şey birbirine bağlı bir yön izler
Diyelim bir öğretmensiniz. İyi notlar alan bir çocuk var. Siz bu çocuğu değerlendirirken eski notları çıpa olarak kullanırsınız. Gündelik hayatta bazı şeyleri tahminler yoluyla bulmaya çabalarız ve çıpalar atarız. Ancak bu her zaman mantıklı değildir. Satıcı pazarlığa kalkışan müşteri için çıpaları hep yukarıdan atarr değil mi?
Tek biz gözlemden yola çıkıp her şeyin genel prensibi olduğuna inanmaya eğilimliyiz. Oysa tek bir karşıt gözlem yıllardır sürecek yanılgıyı o saniyede çöpe yollar. Yarın da hayatımıza devam edeceğimiz düşünürüz. Eh bu da olmasa yaşanmaz ki... Bu konuda hayli dil dökmüş David Hume un kemikleri sızlasın. Ve walter benjamin den gelsin: 'Ölüm ve vergiler dışında hiçbir şey kesin değildir.'
Tümevarım işe yarar ancak ona iman etmek tehlikelidir
Bir kayıp aynı büyüklükte bir kazançtan iki kat daha fazla duygusal ağırlıktadır. Yani kazanacağınız bin liraya mutlu olsanız da, kaybedeceğiniz bin lira çok daha ağır bir mutsuzluk ortaya çıkarır. O yüzden birini ikna ederken kazanç değil kayıptan korunma ilkesi üzerinde yürünebilir. Kötü, iyiden güçlüdür. Sokakta kötü bir yüzü sevimliden daha önce fark ederiz.
Yolda kalmış bir arabayı iterken nasılsa başkaları itiyor deyip kendinizi o kadar da sıkmazsınız. Faytonu çeken iki at vardır ama çekmeyi iki atlık bir güç gerçekleştirmez. Yani sosyal ve küçük bir sahtekarlık durumu. İnsanlar grubun arkasına aklanır. Böylece sorumluluk grupta dağılır. Birini linç ettiğinizde sorumluluk kimindir. Grubun dezavantajları, bireysel tutumları ön plana çıkararak aşılabilir. Yaşasın meritokrasi!
Tek bir kağıdı kolayca yırtabilirsiniz ama onu yirmi defa katladığınızda işler değişecektir. Eski insanlar ne kadar mamut avlarsa o kadar çok karnını doyacağını biliyordu. Basit doğrusal artış tahmin edilebilir. Ancak yüzdeler ve üstel artışlar için sorun bu kadar kolay değildir.
Açık artırmanın kazananı aslında satışın kaybedenidir. Yapılan bir dir. Çünkü malın veya hizmetin 'gerçek' değeri pek o kadar belli değildir.
Özelikle olumsuz olaylarda bu sık yapılır. Savaşların suçunu tek bir kişiye/ olaya yükleriz. Parmağın gösterdiği yere değil çoğu zaman parmakla ilgileniriz. Diğer insanlara fazla takıntlıyız ve bunun evrimsel bir geçmişi var: gruba aidiyet hayatta kalmak için gerekliydi. Dışlanmak ölüm demekti. O yüzden diğerlerine fena halde bağlıydık. Haliyle başka insanları bu kadar çok göz önünde bulundurmak kaçınılmazdı. O yüzden şimdi de vaktimizin yüzde doksanını başkalarını düşünerek harcıyoruz. Sonuç: oyunculara değil, oyuna bakın
Bir araştırmaya göre anne babalarının çok kitabı olan öğrenciler daha başarılı olur. Bunu duyan diğer veliler evlerini kitapla doldurmaya başlar. İşte yanlış bir nedensellik. Çocukları başarılı kılan te sebep evdeki kitap sayısı olarak ilişkilendirilmiştir. Oysa o ebeveny belli ki eğitime daha büyük destekler sağlamıştır.
Bir unsurun gözümüzü boyamasına izin veririz.Sonra da bundan yola çıkarak olayın bütünüyle ilgili sonuçlara varırız.Güzel ve çekici insanların daha iyi daha başarılı olduğunu düşünürüz. Unutmamalı ki şeytan hiçbir zaman boynuzları ve uzun çatalıyla yanımıza gelmeyecektir
Riskler doğrudan göze çarpmaz. Her zaman alternatif yollar düşünmek lazım. Ancak riskli alternatif yollar her zaman için doğal yollardan daha tehlikeli olabilir. Kolay paradansa alın teriyle kazanılan daha ciddiye alınmalıdır. ne demiş: '' ''ömrüm ne korkunç talihsizliklerle geçti - bunları çoğu hiç yaşanmadı.''
Kristal küre bakışımızı nasıl çarpıtır. Yani: öngörülere karşı eleştirel olun, sabahattin önkibar'ı veya ramazan kurtoğlu'nu ciddiye alırken biraz daha düşünün
Akla yatkın hikayeler neden kandırabilir?
İki tür düşünme tarzından söz ederler: Birincisi sezgisel, otomatik ve doğrudan düşünme; diğer bilinçli, rasyonel, yavaş, zahmetli, mantıksal düşünme. Ne yazık ki çoğu zaman ilkini tercih ederiz. ilginç olansa sezgisel düşünmenin mantıksal hikayeleri çok sevmesi ama bu durum tehlikeli olabilir.
Araba alırken neye dikkat etmeliyiz.
Aynı şey farklı ambalajlarda farklı algılanır. Aynı kadını tesettüre soktuğunuzda farklı bir kadın gibi görünür.Bütünün belli bir unsuruna odaklanmanız çerçevelemenin tuzağına düşmeniz demektir. Araba alırken kaç km de olduğuna fazla odaklanırsanız diğer kusurları göremeyebilirsiniz. Saçmalık olarak değerlendirdiğiniz bir haberi, saygı duyduğunuz birinden dinlerken daha bir ciddiye alabilirsiniz.
Bazı durumlarda bir şey yapmanın oturup beklemekten daha iyi olduğunu düşünürüz. Çünkü genetik bellekte çabuk hareket etmek hayati bir durumdu. Vahşi bir hayvan saldırısından kurtulmak için gerekliydi. Belirsiz durumlarda bir şey yapma dürtüsünü duyarız, İşe yarasa da yaramasa da. Ama a kulak verin. '' insanın en büyük talihsizliği odasında sakince durmamasıdır''
Az çok bir çözüm varsa bunu denemelisin. İhlal etme. Aksi takdirde belki de sorunun birer parçası senin varlığındır
Başarı sahiplenilir; Başarısızlık için bahaneler bulunur
Yani kısaca işte, meslekte yükselebilirsin ama günün sonunda bunlar da kesmez. Sizi mutlu eden şeylere de yatırım yapın.
Varolduğunuza şaşırmayın.
Deneyimler bazen sizi aptallaştırır. yani bir deneyim yaşadınız, tamam, bundan bazı sonuçlar çıkardınız ama bunu sınırlı tutun, fazla da genellemeyin. Bir kedi yanan bir sobanın üstüne oturunca bunu bir daha yapmayacaktır ama yanmayan bir sobanın da üzerine oturmayacaktır.
Başlangıçta her şey iyi gidiyorsa dikkatli olun. Üst üste ortaya çıkan başarılar bazen sizde bir tür büyüklük duygusu yaratabilir.
Kedi uzanamadığı ciğere murdar dermiş olayı. Bir şeyi başaramadığımızda ya şartları ya da zamanı suçlarız. Kendi yetersizliklerimizi örteriz.
Carpe diem, tamam ama nereye kadar.İlkel geçmişimizden o anı kurtarma çabası ve eğilimi vardır. Şu an yiyeceğim et parçası on gün sonra avlayacağım mamuttan daha değerli. Şu an önemli ve güzel ama bütün günümüzü hayatımızın son günü gibi yaşamamız saçmadır
Düşünce hatalarından korunabilir miyiz. zor. ama akıl ve mantıkla daha hasarsız bir hayat sürebiliriz.
Alıntıdır:
Not: Müflis bakkal eski defterleri karıştırırmış, ben de eski yazımı alıp geliştirdim. Bu kitap 'kişisel gelişim kitabı' değil, öyle bile olsa ben sevdim. Çok zekice yazılmış, işi bilen bir iş adamının denemeleri. İşte ilk kitabın özeti. Miras değil, yarı alın teri. Müflis bakkal gururla sunar:
Mezarlıkları neden ziyaret etmelisiniz?
Gündelik hayatta başarı ihtimalleri olduğundan çok daha fazla görünür. Kaybetmek çok daha kolayken kazanmak nadiren gerçekleşir. Mesela 100 yazar adayından sadece biri başarır. Geriye kalansa projelerin, kariyerlerin mezarlıklarında çürüyüp gider.
Harward gerçekten iyi bir üniversite mi? Bilmiyoruz...
Kişisel gelişim kitaplarında veya başka yerlerde size vaadedilen güzellik, başarı, seksilik, karizma veya mutluluk aslında boştur, aldatmadır. Çelik gibi sıkı kaslar ve güzel bir vücuda sahip biri, yüzdüğü için değil, genetik kodu böyle olduğu için yüzücü oluyor.
Harward'a giden öğrenciler zaten zeki olduğu için belki de 'başarı' zaten dışarıdan geliyor olabilir.
Bilginizi ve vasıflarınızı gözünüzde neden büyütürsünüz?
Her zaman kötü olasılıkları gerçek veri kabul edin. Böylelikle gerçekçi yaklaşıma daha çabuk alışırsınız
50 milyon insanın yaptığı bir şeyin doğru olduğunu ısrarla iddia etmesi o şeyi doğru yapmaz.
Sürüye uyarız. Sürü bizi etkiler. Çünkü genetik kodumuzda bu vardır. Elli bin yıl önce tepenin ardında beliren bir gölgeyi fark eden klan üyeleri tabanları yağlamışsa siz de tüyersiniz. Durup da kaçmalı mıyım diye düşünmezsiniz. bu faydalıdır. Ama günümüzde bir komedi dizisinde nerede gülmene karar veriyorlarsa durum sıkıntılıdır. Çoğunluğa uyma. Kierkegard kalabalık yalandır, demiş.
Zararın neresinden dönerseniz kardır...
Bir işi, ilişkiyi, parayı vs. batırdıysan, sırf bunun için devam etmene gerek yok, giden paraya ya da maliyete **** et deyin ve önünüze bakın
Kimsenin size içki ısmarlamasına neden izin vermemelisiniz?
Milyon yıldır aynı kural. Her şey karşılıklıdır. Süper marketlerde size beleş sunulan ikramları kabul etmeyin. Kendini o ürünü almak zorunda hissedersin.
Özel durum sözünü duyduğunuzda aman dikkat!
Hali hazırdaki bilgilerimizle inançlarımızla uyumsuz görünen yeni bilgileri eleriz. Onları görmezden geliriz. 'Doğrularımızı' kritiğe tabi tutmak göt ister. Çoğu insan da bundan kaçar.
Sevdiklerinize kıyın
İnançlarınız, doğrularınızı, iyilerinizi, kötülerinizi... Mutlaklaştırmayın. Belki de öyle değillerdir.
Otoritelere karşı neden saygısız davranmalısınız?
Otoritelerin yanında kendi başımıza düşünmeyi bir basamak aşağı çekeriz. Elbette yersiz ukalalık yapmanın anlamı yok ama yine de otoritenin de yanılabildiği pekala doğrudur.
Neden manken kız arkadaşlarınızla görülmemelisiniz?
Karşımızda aynı anda daha çirkin, daha ucuz, daha küçük vs. gibi bir örnek varsa, bir şey daha güzel, daha pahalı, daha büyük görünür. Yani mesela erkek arkadaşınızın yanına giderken sizden daha iri memeleri olan biri kızı götürmeyin. Erkekseniz daha yakışıklı bir herifle dolanmayın. değeriniz azalır.
Yanlış bir şehir haritası hiç yoktan iyi midir?
Sevgiliniz çok güzel ama uzak bir şehirde. Yakınınızda da fazla güzel değil ama biri var.
Yani aslında kolay olana yönelmenin düşünce hatası. Dedem seksen yaşında ve hala sigara içiyor, Hah, demek ki sigara o kadar da zararlı değil, ver bil dal
Bunun için dinler örnek verilebilir: Dünya berbat bir yerdir acılar, hastalıklar, kıyımlar.sabret, cennete gideceksin.
Hikayesi olan işler daha çok kazandırabilir. Hikaye işi basitleştirir. Hakikati çarpıtır. Hikayesi olan bir şarkıcı daha çok ilgi çeker. 'Ürün' ü değerlendirirken rasyonel bir tutumla değil de hikayesine bakıyoruz. Hemen her şeyi bizim için 'anlamlı' bir hikayeye sokup onu çarpıtıyoruz.
Geriye dönük yargılarımız vardır ve bununla geleceğe bakarız. Halbuki gelecek öngörülemezdir
Gazetecileri neden ciddiye almamalısınız.
Kendi dünyamızda bir tür yeterlilik çemberi içindeyizdir
Bir konuda gerçekten bilgi sahibi olanlar ne bilip ne bilmediklerinin farkındadırlar ama onun dışına çıkınca her konu birer boş laf balonunun içine girer. Şoförler de gazeteciler de çok ve farklı mevzularda konuşur ama boştur
Çok az şeyin kontrolü elinizdedir.
Çok az şeyin üzerinde gücümüz vardır. Hayatımız aslında çoğu zaman başka süreçlerin elinde oyuncak gibidir.
İnsanlar teşvik sistemlerine cevap verir.Makarna ve kömürle oy kazanabilirsin. Amaç kimsenin umurunda olmaz. Teşvik işin içine girdiğinde sonuçlar farklı olacaktır.
Başarı da başarısızlık da dalgalanmalara uğrar. Hastasınız ve doktora gittiniz. Biraz daha iyisiniz. Birkaç hafta sonra yine gittiniz ve daha da iyisiniz. Ne başarılı bir doktor deriz ve bu bir yanılgıdır. Hastalığınız ya tümden geçecek ya da artacaktı. Uzun süren soğukların ve sıcakların eninde sonunda ortalamaya gerileyeceği açıktır. Gündelik hayatta da bu böyledir.
Çıkar bireylere ama maliyet topluluğa aitse işte kamu zarar görecektir
İşin doğrusu sonucu değil süreci değerlendirmektir. Kötü sonuç iyi bir kararla da gelebilir ve bunun tersi de doğru olabilir.
Çok kadın hiç kadındır. Fazla seçenek bizi hasta eder.
Sevildiğimiz hissetmek bizi av yapar. Özellikle satıcılara. İltifat her durumda hoşa gider ama bu tuzağa atılan yemdir de
Burnunuz bile size emanet edilmiş. Her an geri alınabilir.
Hayatta bazı tuhaf rastlantılar olur ve bizler buna anlamlar yükleriz.
Gruplar rahatlık verir ama farklı olmayı da göze almak lazım. bazen grup halinde de yanılabiliriz. Ve bu çok yaygındır
Özellikle iş hayatında risk her zaman vardır ve bunları kestirmek çok zordur.
Hayat rus ruleti oynamaktır. Sıfır risk cennettedir
Rara sunt cara demiş romalılar. Az olan kıymetlidir. Buna biz türkler de 'uzak yerin somunu büyük olur ' demişiz. İki kızdan birini seçip evlendiniz. Aklınız diğerinde kalacaktır. Seçeneklerden biri elimizden alındığında artık olmayan seçenek daha cazip görünür
Detaylı açıklama, nesnel bakışımızı istatistiksel gerçeklerden uzaklaşmasına sebep olur. Örneğin migrenin sebebi viral enfeksiyon da olabilir beyin tümörü de.
Viral sebep diğerinden çok daha sık ( yüksek temel oran ) görülür. Haliyle doktor tahmin olarak tümörden değil sorunun virüsten kaynakladığını düşünür. Yani egzotik hastalıkları düşünmeden önce ana olasılıklara bakın. Ancak tıpta temel oran ihlaline karşı bir eğilim vardır. Dr. haus u anımsayın
oysa mesela gazetecilerin politikacıların ekonomistlerin en çok en çok düştüğü hatalardanmış temel oran hatası
20 kere siyah topa oynadınız, ya da yirmi kez tura geldi. Bir sonraki kırmızı ya da yazı gelmesi hala yüzde elli olasılıktır. Hayatta her şey birbirine bağlı bir yön izler
Diyelim bir öğretmensiniz. İyi notlar alan bir çocuk var. Siz bu çocuğu değerlendirirken eski notları çıpa olarak kullanırsınız. Gündelik hayatta bazı şeyleri tahminler yoluyla bulmaya çabalarız ve çıpalar atarız. Ancak bu her zaman mantıklı değildir. Satıcı pazarlığa kalkışan müşteri için çıpaları hep yukarıdan atarr değil mi?
Tek biz gözlemden yola çıkıp her şeyin genel prensibi olduğuna inanmaya eğilimliyiz. Oysa tek bir karşıt gözlem yıllardır sürecek yanılgıyı o saniyede çöpe yollar. Yarın da hayatımıza devam edeceğimiz düşünürüz. Eh bu da olmasa yaşanmaz ki... Bu konuda hayli dil dökmüş David Hume un kemikleri sızlasın. Ve walter benjamin den gelsin: 'Ölüm ve vergiler dışında hiçbir şey kesin değildir.'
Tümevarım işe yarar ancak ona iman etmek tehlikelidir
Bir kayıp aynı büyüklükte bir kazançtan iki kat daha fazla duygusal ağırlıktadır. Yani kazanacağınız bin liraya mutlu olsanız da, kaybedeceğiniz bin lira çok daha ağır bir mutsuzluk ortaya çıkarır. O yüzden birini ikna ederken kazanç değil kayıptan korunma ilkesi üzerinde yürünebilir. Kötü, iyiden güçlüdür. Sokakta kötü bir yüzü sevimliden daha önce fark ederiz.
Yolda kalmış bir arabayı iterken nasılsa başkaları itiyor deyip kendinizi o kadar da sıkmazsınız. Faytonu çeken iki at vardır ama çekmeyi iki atlık bir güç gerçekleştirmez. Yani sosyal ve küçük bir sahtekarlık durumu. İnsanlar grubun arkasına aklanır. Böylece sorumluluk grupta dağılır. Birini linç ettiğinizde sorumluluk kimindir. Grubun dezavantajları, bireysel tutumları ön plana çıkararak aşılabilir. Yaşasın meritokrasi!
Tek bir kağıdı kolayca yırtabilirsiniz ama onu yirmi defa katladığınızda işler değişecektir. Eski insanlar ne kadar mamut avlarsa o kadar çok karnını doyacağını biliyordu. Basit doğrusal artış tahmin edilebilir. Ancak yüzdeler ve üstel artışlar için sorun bu kadar kolay değildir.
Açık artırmanın kazananı aslında satışın kaybedenidir. Yapılan bir dir. Çünkü malın veya hizmetin 'gerçek' değeri pek o kadar belli değildir.
Özelikle olumsuz olaylarda bu sık yapılır. Savaşların suçunu tek bir kişiye/ olaya yükleriz. Parmağın gösterdiği yere değil çoğu zaman parmakla ilgileniriz. Diğer insanlara fazla takıntlıyız ve bunun evrimsel bir geçmişi var: gruba aidiyet hayatta kalmak için gerekliydi. Dışlanmak ölüm demekti. O yüzden diğerlerine fena halde bağlıydık. Haliyle başka insanları bu kadar çok göz önünde bulundurmak kaçınılmazdı. O yüzden şimdi de vaktimizin yüzde doksanını başkalarını düşünerek harcıyoruz. Sonuç: oyunculara değil, oyuna bakın
Bir araştırmaya göre anne babalarının çok kitabı olan öğrenciler daha başarılı olur. Bunu duyan diğer veliler evlerini kitapla doldurmaya başlar. İşte yanlış bir nedensellik. Çocukları başarılı kılan te sebep evdeki kitap sayısı olarak ilişkilendirilmiştir. Oysa o ebeveny belli ki eğitime daha büyük destekler sağlamıştır.
Bir unsurun gözümüzü boyamasına izin veririz.Sonra da bundan yola çıkarak olayın bütünüyle ilgili sonuçlara varırız.Güzel ve çekici insanların daha iyi daha başarılı olduğunu düşünürüz. Unutmamalı ki şeytan hiçbir zaman boynuzları ve uzun çatalıyla yanımıza gelmeyecektir
Riskler doğrudan göze çarpmaz. Her zaman alternatif yollar düşünmek lazım. Ancak riskli alternatif yollar her zaman için doğal yollardan daha tehlikeli olabilir. Kolay paradansa alın teriyle kazanılan daha ciddiye alınmalıdır. ne demiş: '' ''ömrüm ne korkunç talihsizliklerle geçti - bunları çoğu hiç yaşanmadı.''
Kristal küre bakışımızı nasıl çarpıtır. Yani: öngörülere karşı eleştirel olun, sabahattin önkibar'ı veya ramazan kurtoğlu'nu ciddiye alırken biraz daha düşünün
Akla yatkın hikayeler neden kandırabilir?
İki tür düşünme tarzından söz ederler: Birincisi sezgisel, otomatik ve doğrudan düşünme; diğer bilinçli, rasyonel, yavaş, zahmetli, mantıksal düşünme. Ne yazık ki çoğu zaman ilkini tercih ederiz. ilginç olansa sezgisel düşünmenin mantıksal hikayeleri çok sevmesi ama bu durum tehlikeli olabilir.
Araba alırken neye dikkat etmeliyiz.
Aynı şey farklı ambalajlarda farklı algılanır. Aynı kadını tesettüre soktuğunuzda farklı bir kadın gibi görünür.Bütünün belli bir unsuruna odaklanmanız çerçevelemenin tuzağına düşmeniz demektir. Araba alırken kaç km de olduğuna fazla odaklanırsanız diğer kusurları göremeyebilirsiniz. Saçmalık olarak değerlendirdiğiniz bir haberi, saygı duyduğunuz birinden dinlerken daha bir ciddiye alabilirsiniz.
Bazı durumlarda bir şey yapmanın oturup beklemekten daha iyi olduğunu düşünürüz. Çünkü genetik bellekte çabuk hareket etmek hayati bir durumdu. Vahşi bir hayvan saldırısından kurtulmak için gerekliydi. Belirsiz durumlarda bir şey yapma dürtüsünü duyarız, İşe yarasa da yaramasa da. Ama a kulak verin. '' insanın en büyük talihsizliği odasında sakince durmamasıdır''
Az çok bir çözüm varsa bunu denemelisin. İhlal etme. Aksi takdirde belki de sorunun birer parçası senin varlığındır
Başarı sahiplenilir; Başarısızlık için bahaneler bulunur
Yani kısaca işte, meslekte yükselebilirsin ama günün sonunda bunlar da kesmez. Sizi mutlu eden şeylere de yatırım yapın.
Varolduğunuza şaşırmayın.
Deneyimler bazen sizi aptallaştırır. yani bir deneyim yaşadınız, tamam, bundan bazı sonuçlar çıkardınız ama bunu sınırlı tutun, fazla da genellemeyin. Bir kedi yanan bir sobanın üstüne oturunca bunu bir daha yapmayacaktır ama yanmayan bir sobanın da üzerine oturmayacaktır.
Başlangıçta her şey iyi gidiyorsa dikkatli olun. Üst üste ortaya çıkan başarılar bazen sizde bir tür büyüklük duygusu yaratabilir.
Kedi uzanamadığı ciğere murdar dermiş olayı. Bir şeyi başaramadığımızda ya şartları ya da zamanı suçlarız. Kendi yetersizliklerimizi örteriz.
Carpe diem, tamam ama nereye kadar.İlkel geçmişimizden o anı kurtarma çabası ve eğilimi vardır. Şu an yiyeceğim et parçası on gün sonra avlayacağım mamuttan daha değerli. Şu an önemli ve güzel ama bütün günümüzü hayatımızın son günü gibi yaşamamız saçmadır
Düşünce hatalarından korunabilir miyiz. zor. ama akıl ve mantıkla daha hasarsız bir hayat sürebiliriz.
Alıntıdır: