Araştırmacılar geleceğe dönük iklim değişikliğinin -en iyiden en kötüye- 4 farklı durum senaryosunu çalıştılar.
Modellerden farklı potansiyel eylem yollarını düşünmeleri istendi.
Bazıları sera gazı emisyonlarının önemli ölçüde azaltıldığı, ormansızlaşmanın yavaşladığı ve ısınmayı önleyecek teknolojilerin geniş çapta paylaşıldığı bir dünyayı modellerken diğerleri örneğin, fosil yakıtlardan önemli ölçüde uzaklaşma ve önemli nüfus artışı olmadan her zamanki gibi işleyen bir süreci modelliyor.
İlgilenenler için aşağıdaki linkte iklim modellemenin nasıl yapıldığına dair 15 dakikalık bir video mevcut.
Özetle en iyi durum senaryosunda (RCP 2.6) ısınma yüzyıl boyunca 1° C'de tutuluyor.
En kötü durum senaryosunda (RCP 8.5) ise gezegen ortalama olarak 4° C'den fazla ısınıyor.
Bu gezegen öyle ya da böyle ısınıyor, bunu anladık ve kabul ettik. Peki devamında ne oluyor?
Bir sonraki grafik, ortalama sıcaklıktaki küçük bir değişikliğin, havanın sıcak olduğu gün sayısında nasıl büyük bir fark yaratabileceğini gösteriyor.
Grafik Harvard'tan Alınmıştır.
Ortalama sıcaklık yukarı yönlü oynadığında, kırmızı "yeni iklim" eğrisinde görüldüğü gibi sıcak veya - rekor düzeyde sıcak - havanın olduğu günlerin sayısı, kabaca 3 kat daha fazla sıcak gün ve bir dizi ("rekor sıcak") gün ile belirgin şekilde artıyor.
Başka bir deyişle ortalama sıcaklık yükseldikçe, sıcak hava dalgalarının sıklığı ve yoğunluğu da önemli ölçüde artıyor.
Rekor Sıcak Gün tabirine ve etkisine bu sene fazlaca maruz kaldık. Önümüzdeki yıllarda da duyacağımızdan şüphe yok.
Yumurtayı Neden Asfaltta Pişiriyoruz? sorusunun cevabı biraz daha netleşmiştir. Ne yazık ki şehrin kokusu yumurtaya sinince daha lezzetli olduğu için değil, şehirlerimiz birer tencereye döndüğü için yakıttan tasarruf ediyoruz.
Temel prensip gayet açık: karanlık yüzeyler ısıyı beyaz veya yeşil olanlardan daha iyi emer.
Aşağıdaki çizim, kentsel ısı adası etkisini göstermektedir. Şehirler, daha fazla ısı emdikleri için gündüzleri daha sıcak olurlar ve geceleri daha sıcak kalırlar. Isı adaları, şehirlerin iklim değişikliğinin etkilerinden çok daha hızlı ısınmasına sebep oluyor. Isı adalarının azaltılması, şehirlerde ısıya bağlı zararların önlenmesinde uzun bir yol kat edilmesini sağlayabilir.
Bu uydu görüntüleri New York şehrini gösteriyor. Solda şehrin sıcaklık haritası, sağda ise şehrin yeşil alan görüntüsü var.
Bu iki resme bakıldığında şehirlerdeki yeşil alan ve ısı arasındaki ilişki çok net ortaya çıkmış oluyor.
Yeşil alanların arttırılması şehirleri önemli ölçüde soğutabilir.
Birçok şehirde, yeni ağaç dikmek için yer dar olduğundan insanlar alternatif olarak binaların çatılarını hedef almaya başladı.
Bazı bölgelerde beyaz renk çatı sayısı artış gösterdi ki ısıyı yansıtma açısından mantıklı gibi duruyor.
Son dönemde ise bitki örtüsüyle dikilen yeşil çatılar göze batmaya başladı.
Chicago Green Roof. Photo credit: Cook and Jenshel NG Creative
Şahsen yeşil çatıların daha ziyade görselliği öne çıkarmak için tercih edildiğini düşünüyordum ancak öyle değilmiş.
- Grafikler Stuart Gaffin'e aittir.
Yukarıdaki grafikler, yeşil çatıların yazın geleneksel (veya beyaz) muadillerine göre nasıl çok daha soğuk olduğunu ve kışın da yalıtım görevi gördüğünü (daha az ısı kaybına sahip olduklarını) göstermektedir.
Toparlayacak olursak, serinlemek istiyorsak şehirlerimizi yeşertmemiz gerekiyor.
Gezegeni tekrardan çatılardan başlayarak yeşertmeye çalışmamız her ne kadar trajikomik dursa da işe yaradığı aşikar.
Aksi halde tenceredeki kurbağa misali yavaş yavaş suyumuz kaynıyor.
Hem mecazi hem gerçek manada.
Modellerden farklı potansiyel eylem yollarını düşünmeleri istendi.
Bazıları sera gazı emisyonlarının önemli ölçüde azaltıldığı, ormansızlaşmanın yavaşladığı ve ısınmayı önleyecek teknolojilerin geniş çapta paylaşıldığı bir dünyayı modellerken diğerleri örneğin, fosil yakıtlardan önemli ölçüde uzaklaşma ve önemli nüfus artışı olmadan her zamanki gibi işleyen bir süreci modelliyor.
İlgilenenler için aşağıdaki linkte iklim modellemenin nasıl yapıldığına dair 15 dakikalık bir video mevcut.
Özetle en iyi durum senaryosunda (RCP 2.6) ısınma yüzyıl boyunca 1° C'de tutuluyor.
En kötü durum senaryosunda (RCP 8.5) ise gezegen ortalama olarak 4° C'den fazla ısınıyor.
Bu gezegen öyle ya da böyle ısınıyor, bunu anladık ve kabul ettik. Peki devamında ne oluyor?
Bir sonraki grafik, ortalama sıcaklıktaki küçük bir değişikliğin, havanın sıcak olduğu gün sayısında nasıl büyük bir fark yaratabileceğini gösteriyor.
Grafik Harvard'tan Alınmıştır.
Ortalama sıcaklık yukarı yönlü oynadığında, kırmızı "yeni iklim" eğrisinde görüldüğü gibi sıcak veya - rekor düzeyde sıcak - havanın olduğu günlerin sayısı, kabaca 3 kat daha fazla sıcak gün ve bir dizi ("rekor sıcak") gün ile belirgin şekilde artıyor.
Başka bir deyişle ortalama sıcaklık yükseldikçe, sıcak hava dalgalarının sıklığı ve yoğunluğu da önemli ölçüde artıyor.
Rekor Sıcak Gün tabirine ve etkisine bu sene fazlaca maruz kaldık. Önümüzdeki yıllarda da duyacağımızdan şüphe yok.
Yumurtayı Neden Asfaltta Pişiriyoruz? sorusunun cevabı biraz daha netleşmiştir. Ne yazık ki şehrin kokusu yumurtaya sinince daha lezzetli olduğu için değil, şehirlerimiz birer tencereye döndüğü için yakıttan tasarruf ediyoruz.
Kentsel Isı Adaları
Şehirler çoğunlukla gri asfalt yollar ve karanlık çatılarla kaplıdır. Şehir yerleşimleri neredeyse her zaman çevrelerinde yer alan bölgelerden daha sıcak.Temel prensip gayet açık: karanlık yüzeyler ısıyı beyaz veya yeşil olanlardan daha iyi emer.
Aşağıdaki çizim, kentsel ısı adası etkisini göstermektedir. Şehirler, daha fazla ısı emdikleri için gündüzleri daha sıcak olurlar ve geceleri daha sıcak kalırlar. Isı adaları, şehirlerin iklim değişikliğinin etkilerinden çok daha hızlı ısınmasına sebep oluyor. Isı adalarının azaltılması, şehirlerde ısıya bağlı zararların önlenmesinde uzun bir yol kat edilmesini sağlayabilir.
Kentsel Isı Adası Etkisi
Pek çok şehirde, sadece son 10 yıldaki ısınma miktarı, bu yüzyılın sonunda sera gazı emisyonları nedeniyle meydana gelebilecek ısınma miktarını aşıyor.Kentsel Yeşillendirme
Bu uydu görüntüleri New York şehrini gösteriyor. Solda şehrin sıcaklık haritası, sağda ise şehrin yeşil alan görüntüsü var.
Bu iki resme bakıldığında şehirlerdeki yeşil alan ve ısı arasındaki ilişki çok net ortaya çıkmış oluyor.
Yeşil alanların arttırılması şehirleri önemli ölçüde soğutabilir.
Birçok şehirde, yeni ağaç dikmek için yer dar olduğundan insanlar alternatif olarak binaların çatılarını hedef almaya başladı.
Bazı bölgelerde beyaz renk çatı sayısı artış gösterdi ki ısıyı yansıtma açısından mantıklı gibi duruyor.
Son dönemde ise bitki örtüsüyle dikilen yeşil çatılar göze batmaya başladı.
Chicago Green Roof. Photo credit: Cook and Jenshel NG Creative
Şahsen yeşil çatıların daha ziyade görselliği öne çıkarmak için tercih edildiğini düşünüyordum ancak öyle değilmiş.
- Grafikler Stuart Gaffin'e aittir.
Yukarıdaki grafikler, yeşil çatıların yazın geleneksel (veya beyaz) muadillerine göre nasıl çok daha soğuk olduğunu ve kışın da yalıtım görevi gördüğünü (daha az ısı kaybına sahip olduklarını) göstermektedir.
Toparlayacak olursak, serinlemek istiyorsak şehirlerimizi yeşertmemiz gerekiyor.
Gezegeni tekrardan çatılardan başlayarak yeşertmeye çalışmamız her ne kadar trajikomik dursa da işe yaradığı aşikar.
Aksi halde tenceredeki kurbağa misali yavaş yavaş suyumuz kaynıyor.
Hem mecazi hem gerçek manada.