Sera gazları ısıyı hapsettiklerinde havanın ve aynı zamanda suyun özellikle de okyanuslardaki suyun sıcaklığını yükseltirler.
Sera gazlarının gezegenimize kattığı ısınmanın %90'dan fazlası okyanuslara etki ediyor. Peki bundan ne anlamamız gerekiyor?
Su ısındıkça genleşir ve bu da deniz seviyelerinin yükselmesine neden olur. Deniz seviyesinin yükselmesine esas etki eden durum özellikle Grönland ve Antarktika'daki eriyen kara buzulları.
Sıcaklığa gelecek olursak; ısı enerjisi sıcaklık ile aynı şey değildir.
Aynı miktarda ısı enerjisi, farklı malzemelerde farklı bir sıcaklık değişimi yaratır.
Örneğin, havanın sıcaklığını yükseltmek, suyun sıcaklığını yükseltmekten daha kolaydır.
Sıcaklık Artışı
Sera gazı konsantrasyonları arttıkça, atmosferde hapsolan güneş radyasyonu miktarı da artar ve dünyanın sıcaklığı yükselir.
Ancak bu sıcaklık artışı her yerde eşit değildir.
Aşağıdaki görüntü 1890'lardan 2010'lara kadar santigrat derece cinsinden sıcaklık değişiminin haritalarını göstermektedir.
Ortalama olarak, dünyanın tüm yüzeyi 19. yüzyılın sonlarından bu yana yaklaşık 1 santigrat derece ısındı.
Ancak bu harita gezegenin kuzey bölgelerinin tropik bölgelerden çok daha hızlı ısındığını açıkça ortaya koyuyor. Ayrıca Brezilya, Avustralya ve Antarktika'nın bazı bölgelerinin de orantısız bir şekilde ısındığını görebiliyoruz.
Bu değişim bize ne anlatıyor?
Aşağıdaki haritalar, dünyanın bu yüzyılın sonuna kadar başlangıcına kıyasla ne kadar ısınabileceğine dair iki öngörü gösteriyor.
Solda, çoğu yer yalnızca 1 ila 2 Santigrat derece arasında ısınacak.
Sağda, çoğu yer 4 veya daha fazla santigrat derece ısınıyor.
Bu iki gelecek arasındaki fark, büyük ölçüde atmosfere ne kadar daha fazla sera gazı eklendiğimize ve dünya yüzeyinin ne kadar yansıtıcı olacağına bağlı.
Ortalama Yüzey Sıcaklığındaki Değişiklik (1986-2005 to 2081-2100)
Bu iki haritanın en önemli mesajı şudur:
Bugün yapacağımız seçimler, çocuklarımızın ve torunlarımızın dünyasında büyük etkiler yaratacaktır!
Deniz Seviyesi Yükselmesi
Deniz seviyeleri, 1990'ların başından bu yana dünya çapında (ortalama yaklaşık 90 mm) önemli ölçüde yükseldi ancak tıpkı sıcaklıkta olduğu gibi deniz seviyesi yükselme oranları yerine göre değişiklik gösteriyor.
Aşağıdaki görüntü Türkiye kıyılarındaki değişkenliği göstermektedir.
Anlık olarak Türkiye kıyılarında (Rodos Adası civarı haricinde) deniz seviyesindeki yükselmeler gözlemlenebiliyor.
Aşağıdaki görüntü de deniz seviyesi yüksekliğinden bahsedildiğinde ilk akla gelen yer olan Hollanda kıyılarının anlık durumu:
Geçtiğimiz yüzyılda deniz seviyesinin yükselmesinin ana kaynağı dağ buzulları ve Antarktika ve Grönland'ı kaplayan buz tabakaları dahil olmak üzere eriyen kara buzuydu.
Suyun ısınması sonrası termal genleşmesi ise bir sonraki en büyük katkı olmuştu.
Kara buzunun önceden düşünülenden daha hızlı eridiğinin fark edilmesi, 2100'de öngörülen deniz seviyesindeki yükselişin yukarı doğru revize edilmesine yol açtı. 1 metrelik yükselişin yüzyılın ortasında gerçekleşmesi beklenirken, 2100'de deniz seviyesinin 2 metre yükselmesi projektörlerde gözlenmektedir.
Aşağıdaki bağlantıdan deniz seviyesinin yükselmesi riskiyle karşı karşıya olan yüz milyonlarca insan hakkında daha iyi bir fikir edinilebilir.
Deniz seviyesinin yükselmesi sonucu etkilenecek nüfus (Türkiye Geneli)
Deniz seviyesinin yükselmesi sonucu etkilenecek nüfus (İstanbul)
Deniz seviyesinin yükselmesi sonucu etkilenecek nüfus (Dünya Geneli)
Dünyanın en büyük şehirlerinden kaç tanesinin kıyılarda yer aldığına dikkat edin.
Dünya nüfusunun yaklaşık üçte biri (veya 2,4 milyar insan) bir kıyının 100 km yakınında yaşıyor.
Seller ve Kuraklıklar
Daha fazla sıcak daha fazla su tutar.
Yani iklim değişikliği ile birlikte hava sıcaklığı yükseldikçe atmosfer daha fazla su tutar.
Ve daha fazla neme sahip olan hava yağmura (veya kar) hazır olduğunda, bu yağışları daha büyük miktarlarda gerçekleştirir.
Daha şiddetli sağanak yağışlar zaten dünya çapında yaygın (ülkemiz de özellikle karadeniz bölgesi ile bu durumdan muzdarip) ve iklim modellemeleri, sera gazı emisyonları önemli ölçüde azaltılmazsa yağış olaylarının muhtemelen daha da ağırlaşacağını gösteriyor.
Genel bir kural olarak, iklim değişikliği ile birlikte dünyada son zamanlarda daha fazla yağış eğilimi gösteren yerlerin daha fazla, daha az yağış eğilimi gösteren yerlerin ise daha az yağış almasına neden olacaktır.
Yani son zamanlarda ıslanan yerler daha da ıslanacak, daha kuru olan yerler daha da kuru olacaktır.
Yağışlı gün sayısının değişmediği varsayılırsa, yağmur yağan her gün ortalama %50 daha fazla yağış görülebilir.
Daha yüksek sıcaklıklar daha fazla buharlaşmaya ve toprağın kurumasına neden olur.
Sera gazı emisyonları önemli ölçüde azaltılmazsa, iklim modelleri kuraklığın şiddetinin bu yüzyıl boyunca büyük olasılıkla önemli ölçüde artacağını gösteriyor.
Linkteki videoyu dikkatli incelerseniz tabiri caizse yüzyıl boyunca ülkemizin çöl sıcaklarıyla baş etmek durumunda kalacağı gözlemlenebiliyor.
Ekli dosyalar
Son düzenleme: